Açıkcası bu yazıyı yazmak için çok düşündüm. Kendimi bildim bileli GS'ın arkasında, Armanın peşinde olan biriyim. GS hakkında da hiç bir zaman kötü konuşmam. Pozitif enerjiye inanırım. Bu yüzden de hep iyi şeyleri insanlara anlatıp o enerjinin yayılması için çalışırım. Ama artık yazmanın şart olduğunu düşünüyorum.
GS erkek basketbol takımı 2 Ekim akşamı Litvanya'da, L.Rytas ile tarihinin en önemli maçlarından birine çıkacak. Üzerinde sadece Galatasaray yazan formamızla, Euro League'e girmek için mücadele edeceğiz. Son 40 dakikayı oynayacağız. Bu maçı alırsak şubede her şey toz pembe gözükeceğinden bu dediklerim havada kalabilir. Ama şimdi demezsem, olumsuz bir sonuç sonrası taraftar tepkileri arasında kaynayacak ve Akbabalardan biri gibi gözükeceğim. Böyle gözükmemek adına yazıyorum.
Bildiğiniz gibi GS yönetimi mayıs ayında yapılan Genel Kurulla, Adnan Polat yönetiminden, Ünal aysal yönetimine geçiş yaptı. Ünal Aysal yönetiminin ilk yaptığı işlerden biri de iyi giden şubelerdeki yöneticileri aynen o mevkide tutmak oldu. GS basketbol şubesinin başında Adnan Polat yönetiminden beri bulunan Hakan Üstünberk gene bu görevde kulüp profesyoneli olarak kaldı.
Bir çok arkadaşımız, Hakan Üstünberk'den memnun olsa da biz daha önce farklı mecralarda, endişelerimizi belirtmiştik.Çünkü kendisinin aslen GS'ın ağırlığını kaldırabilecek dominantlıkta bir yönetici olmadığını biliyorduk ve ısrarla söyledik. Gene de bu görüşlerimiz ses getirmedi. Başarılı denen Hakan Üstünberk önderliğindeki Basketbol şubesinin takımlarının, hakkettiği şampiyonluklarının ellerinden nasıl alındığını hep beraber izledik. Bu esnada Hakan Bey sadece maçlara gelen, Coach'a karışmayan yönetici profili dışında iyi bir adım atmamıştı. Ki bunlara engelsiz aslanlarımızı da eklersek, onların da ligin son haftası apar topar çıkartılan Play Off saçmalığına kurban edilmek istendiğini ve buna da sessiz kaldığımızı belirtmemiz lazım.
Geçmişi çok sorgulamalı ama yargılamamalı. Bu yüzden geçmişte yapılan hataları bir yana bırakıp önümüze dönmeliyiz. Bu sene takımlarımız ve taraftarımız yeni bir heyecanla başladı sezona. (Takımlarımızın spesific değerlendirmesini daha sonra yaparız). Genel resime baktığımızda Geçen sene ligin seyirci ortalaması olarak en yakın rakibine 3 kat fark atmış ligin finalisti Erkek basket takımımıza sponsor bulunamamış durumda. Kombineleri çıkartmak için bu sponsorla anlaşma beklenip, anlaşma yapıldığı düşünüldüğünde kombineler çıkarılmış olsa da şu an GS erkek Basketbol takımı sponsorsuz. Forma sponsorumuz "Errea" denen bir marka. Ve bu marka Kadınlarımıza ayrı, Erkeklerimize ayrı bedenlerde ve şekilde formalar yapacağına, erkek takımına göre hazırladığı formalarla iki takımımıza da destek vermekte. Ama bildiğiniz gibi, kadın vücudu ile erkek vücudu arasındaki ölçü ve kesim tarzı farklılıkları bu forma ve şortlarda olmadığı için bu durumdan Kadın basketçilerimiz mağdur olmuş durumda. Özellikle şortlar, kızlarımıza şalvar gibi olmakta. Hemen her oyuncuya diz altına gelen şortlar isabet ediyor. Ki dünyada bilinen bir gerçekdir; formalar, sporcunun en rahat edebileceği şekilde tasarlanır. Sporcu sahaya çıktığında, rahat etmeli. Mücadele esnası bir de forması ile uğraşmamalı. Bu anlamda sıcak gündem olarak Barcelonalı futbolcuların formalarından ettikleri şikayeti ve üretici firmanın hemen buna önlem almak için çalışmalara başladığını unutmamalıyız.
Formaların ölçü ve kesimleri dışında malzeme darlığı da çekmekte takımlarımız. Canaydın döneminde hatırlarsınız, Kadın basket takımımız, erkek takımının formaları ile maça çıkmıştı. İş o raddede değil ama yedek malzeme darlığı olduğundan oyuncular formalarına sahip çıkmak zorundalar. Maçta 2 forma yırtılsa bench krize girecek o derece bir sıkıntı bulunmakta. Havlulara, idman malzemelerine bakın anlarsınız dediğimi. Takım üzerine numara basılmış formalarla maçlara çıkıyor şu an. Şortlar dizin altına geldiğinden, şortlarını kıvırıyorlar. Ki herhangi bir hazırlık maçına giderseniz bunu görürsünüz. İdman malzemeleri 3. sınıf malzeme. Takımdaki oyuncuların tekerlekli çantası bile yok yolculuklarda kullanacağı !!! Tekerlekli çanta diyip geçmeyin. O sporcuların taşıdığı çantalar hafif sayılmaz ve hadi maç öncesi neyse ama maç sonrası o efordan sonra, o çantaları taşımak ölüm gelir insana. Kolunuzda, elinizde, omzunuzda bir rahatsızlık varsa hiç taşıyamazsınız. Geçen sene, Tuğbanın çantasını taşıyordu kızlar bir maç dönüşü rastlamıştım buna. O zaman merak etmiştim neden bir de onun çantası taşınıyor diye. Meğersem Tuğba omuzundan rahatsızmış diğer omzuna bile alsa ağrı yaptığından takım çantayı taşıyordu. Bende diyorum "GS basketbol takımları özellikle deplasmana neden aynı tip kıyafetlerle gitmiyor!" Renk renk çantalar eşofmanlar. Sorun takımın malzemesinin olmamasın da. Ve bu sorunlar bu seneye aynen ve daha yoğun yansımış durumda. Malzeme veremeyecekse sponsor olmayacak bir firma!!!
Bütün bunları kim düzeltecek? Tabii ki kulübün profesyonelleri. Peki bu profesyoneller ne yapıyor? "Salla başını al maaaşını" anlayışı, resmen şubeye yerleşmiş durumda. İdari heyet hiç bir işe elini atmıyor. Sporcuların sorunlarını minimize edip onların, sadece sahayı düşünmesini sağlayacak olan kişiler, tam tersine iyicene yükü, sporcuların üstüne yıkmış durumda. Kadın basket takımımız geçen sene 3 saatlik yolu 12 saatte Erkek basket takımımız 2 saatlik yolu 8 saatte gitti. Yolculukları-konaklamayı bile ayarlayamayan kulüp profesyonelleri var şubenin başında. Ve Hakan Üstünberk örnek yönetici :)) Takımlarımızın arma için yaptıkları efsanevi mücadeleden de kar payını kendileri alıyor. GS takımları finalde kaybedince sporcular, moralman bitik, kötü ruh haline sahip olurken, onlar "ohh bu takımla finale kaldık daha ne olsun!!!" sevinci ile duygusal taklalar atıyorlar zihinlerinde.
Benim herhangi bir kulüp profesyoneli ile hiç bir sorunum yok. Hatta hepsini de çok seviyorum. Galatasaray sevgilerini de biliyorum. Ama görevlerini eksik yapıp sporcuların sadece sahayı düşünmelerini sağlayamayanların başarılı bulunup, Sporcuların başarısız adledilmesi beni derinden sarsıyor.
Gecenin bir yarısı fazla derine inmiyorum. Anlatmadığım ve anlatamadığım bir çok detay da var daha. Anlatmıyorum çünkü Galatasaray'ı seviyorum. Bu arma ve onun için çalışanları kötülemek gibi bir düşüncem yok. Tek isteğim yıllar sonra taraftarını da salonlara çekmişken, bu enerjiyi iyi bir dinamiğe çevirmek. Sporcularımızın sadece parkenin iç tarafını düşünmesini sağlamak ve Galatasaray'ımızın, Yenilmez Armada'nın tekrar dönüşüne şahit olmak.
Burda Galatasaray yönetimine görev düşüyor. Hakan Üstünberk çok değerli, GS için çalışan bir insan ama ona teşekkür edilmeli. O mevkiye daha dominant, Coachların işine karışmayan ama şubedeki saha dışı tüm gelişmelerle ilgilenen, Hakemlerle, diğer kulüplerle, TBF'yle, Camia ile bağlantıları GS sertliğinde ve duruşunda sağlayacak birini atamak olmalı. Erkek takımında yıldızlarla çalışmaya alışık Oktay Hoca olduğu için sorun yok ama Kadın takımında yıdızlarla çalışma konusunda sıkıntıları olan biraz içe kapanık bir hocamız var. Bu yüzden takımdaki idari işleri yönetecek, denetleyecek takımı birlikte tutacak bir isme ihtiyac var. O isim Tüm Galatasaray'lıların kabul edeceği gibi Mihriban Oğuz dan başkası değil. Böylelikle kızlar omzularında çanta ile de dolaşmaz deplasmana tek ve uyumlu kıyafetlerle gidilir ve yolculuklar 12 saat değil 3 saat sürer takım dinlenir. 2. lig takımlarının yaşayacağı sıkıntıları yaşayan bir takım olmamalı benim takımım!
Galatasaray yönetimine büyük görev düşüyor. Hocanın işine karışmayan, şubeyi toparlayacak o lider yöneticiyi bulmalı ve onun görüşleri doğrultusunda idari kadro yeniden şekillendirilmeli. Galatasaray'ın iyi günlerini hep birlikte yaşamak istiyorsak, bu sporcularımıza bunu borçluyuz. Onlar da taraftarlarına şampiyonlukları borçlu!!
Galatasaray için Herkese rağmen, Herkesle beraber!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder