8 Kasım 2010 Pazartesi

Daha fazla Servet, Daha fazla Mustafa

        Şimdi bir çok kişi, "Yahu takım iyi yola giriyor. Sakatlar dönünce daha iyi olacağız kazıma takımın altını" diyebilir. Ama arkadaşlar unuttuğunuz bir durum var. Skibbe geldi ilk 6-7 hafta bu takım süper oynadı sonra çöktü. Oyuncular takımı sabote etmeye başladı. Skibbe gönderildi, yerine kaptan Bülent geldi. Kalli'ye soyunma odasında postalar koydu. "Hocayı satanları takımdan göndermezseniz bu takım ligi 5. bitiremez" diyen Kalliye inat birleşme sağlandı. Tribün buna ses çıkarmadı. Bordo maçını üstün ve azimli bir oyunla kazandık. Herşeyin üstü örtüldü ve ondan sonra GS çöküşe geçti. Kalli haksız çıktı ligi 5. bitirebildik. 


      Rijkaard geldi takım gene ilk 6-7 hafta süper oynadı. Hocaya kendini göstermeye çalışanlar  direnç gösterdi sahada. Sonra gönülsüzlük, kendini maça tam verememek devreye girdi. Rijkaard da gönderildi. Şimdi Hagi geldi, iki maç ile her şey örtüldü. Ama sonumuz gene aynı olacak diye korkuyorum.

      Böyle demiştim  Antalya maçından sonra "Bittimi Her Şey?" başlıklı yazımda. Ben demiştim demeyi sevmem ve şu anda da demiyorum. Zaten bunu diyen sadece ben değildim. GS'da, gönlü herşeyden bağımsız olarak, çıkar gözetmeden GS için çarpan herkesin gördüğü ve dediği konulardı bunlar. Klasik olarak takım bir tepki verdi 2 maçlığına (ki aslında 1.5 maçlık verildi o tepki), Şimdi gene esasa dönüş. GS'ın kadrosu kalitesiz arkadaşlar, K a l i t e s i z. Belki tanıdık gelmiştir sizlere bu kelime. Hatırlamayanlar için, geçen senenin son maçına dönmelerini rica ediyorum. Maç sonrası o zamanki hocamız F. Rijkaard maç sonrası basın toplantısında "kadro Kalitesiz" demişti. Çok da tepki gördü. "yahu bu takımın defansı milli takımın defansı!!!" diye zıplayanlar oldu. Şimdi o zıplayanları TV'deki koltuklarında, GS'ın kadrosu yetersiz derken görüyoruz.

      Evet nerde kalmıştık, GS'ın kadrosu Kalitesiz arkadaşlar.  Türkiye'de eğer şampiyonluğa oynayacak bir takım kuracaksanız -branş ne olursa olsun- öncelikle yerli oyuncularınızı, kaliteli oyunculardan kuracaksınız. Bakın FB bunu yaptı. Kürek, Yüzme, Kadın Basketbol derken bir çok oyuncuyu, hatta bizim alt yapımızdan çıkan bizim yetiştirdiğimiz oyuncular dahil, bir çok oyuncuyu kadrosuna kattı ve başarılı büyük klüp (!) olduklarını ilan ettiler :)) 

      Her zaman dediğimi gene söyleme vakti. Arkadaşlar, GS, FB ve BJK'ın bütçelerine, gelirlerine baktığınızda, göreceksiniz ki (yayın hakları çıktığında) Dünyanın en çok geliri olan 20 futbol takımından biridir bu klüpler. Böylesine dev bütçesi olan takımlar, oyuncu yetiştirme ile uğraşmaz. Tabii ki alt yapıları güçlü olur, oradan çıkacak yıldız adaylarına kapılarını açık tutarlar (her oyuncuya değil) ama orası vitrindir. Orada en iyiler oynar. Misal Emenike'yi, gidip 18 yaşında almaz almamalı GS. Ama baktın Emenike  bu ligde iş yaptı, verir parasını alır o klüpten. Yerli oyuncuların zaten oynamak için düşündükleri ilk klüptür, bu klüpler. Milli takımda oynayan her yerliyi almak gibi bir kaygısı olmamalı yönetimlerin ama takımın hiç yabancısız olarak, 11 yerli oyuncu ile çıktığında sırıtmayacağı, hatta şampiyonluğa oynayacağına emin olduğunuz bir yeli rotasyonunu korumalı. Milli takımda oynuyor olsa bile, Servet, Gökhan, Ali Turan alınmamalı GS'a. Çünkü Milli takımlar ellerindeki havuza göre seçilir. -Bizim ülkede, iyi yerli defans oyuncusu yok- diye düşünüp o bölgeye 2 yabancı monte edilebilir. Takımında, Sabri-Serkan Kurtuluş varken Gökhan Gönül'ü almana da gerek yoktur. Ama Takımında yıllardır orta alanda Barış, Mustafa, Ayhan  gibi oyuncular varsa, M.Topal kalmaya ikna edilmeli, Hamit'i, Selçuk İnan'ı, Gökhan İnler'i, hatta Aurelio'su alınmalı, alınmaya çalışılmalıdır. Kimse centilmenlikten bahsetmesin. Parası olmayan Centilmenlikten bahseder. Parası yokken insanlar Komünist olur, para sahibi olduğu an Liberalizme direk geçiş yapar. İşte o hesap, GS gücü elinde tutuyorsa, kurallara karşı gelmeden, her türlü centilmenlik dışı hamleyi yapmalıdır gerekirse. Sanki o pek centilmen takımlar,  onrala maç yaparken bizim oyuncularımıza centilmen centilmen mi giriyorlar da bizden centilmenlik bekliyorlar? Oyunun adı Futbolsa sahada centilmen olacaksın öncelikle. Ondan sonra saha dışı için centilmenlik naraları atacaksın.

      Konuyu dağıtmadan devam etmem gerekirse, GS'da büyük bir habis ur var. Hem takımın kimyasında, hem yönetimin. GS'da her sene en az 10 transfer yapılmasına rağmen, takımdaki esas oğlanlar aynen takımda durmakta. Mesela geçen sene GS'da rahatsızlığımız orta sahaydı. BAM (Barış-Ayhan-Mustafa) dan rahatsızdık. "Bu sene, bu takımı hakketmeyenler gönderilecek" diyen Adnan Polat, revizyonu yaptı ve Keita, M.Topal, Dos Santos, Jo takımdan gitti. "Demek ki GS'ın başarısızlığı bunlar yüzündenmiş, hakketmiyorlarmış bu takımı" dedik, sessizleştik. Malum biz onlar kadar futbol bilecek değiliz ya. 

      Şimdi devre arası GS'da gene revizyon sinyalleri alınmaya başlandı. Benim korkum bu revizyon ile beraber Neill, Sabri, Baros'un hatta Misimoviç'in takımdan gönderileceğine yönelik. Bizim takımı hakketmeyenler bunlar çünkü. Gayet ciddiyim, ironi yapmıyorum. GS'ın şu anki oyununu, bulunduğu yeri hakketmeyen futbolcular, bu adamlar. Yani Baros, Sabri, Neill Misimoviç gibi adamlar. Bu takımın, bu yönetimin hatta Eski Açık'daki bir kaç Arma Sevdalısı dışındaki GS taraftarının hakkkettiği oyuncular, Servet, Hakan, Mustafa, Gökhan, Serdar gibi oyuncular. Hak edene, hakkettiği kadar değer vermek gerektiğine göre,  bu oyuncuları arttırmak lazım takımda.

      Aklıma Nasreddin hocanın Timur ile olan Fil hikayesi geldi. Hoca, Timura demiş "bize iki fil daha gönderin" diye. İşte biz de yönetime demeliyiz Bize 2'şer Servet, Mustafa, Hakan daha gönderin Adnan's haşmetmeapları!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder