16 Kasım 2010 Salı

İp Başkanın Boynunda

      Bir çokları gibi bende takımım başarısız zamanlar geçirdiğinde TV'lara bakmıyorum. Gazeteleri, GS başarılı iken de okumuyordum zaten. Ülke de basın anlamında ezildikçe eziliyoruz ve bunu sağlayan da sağolsun Adnan Polatın kendisidir. Elim yazı yazmaya gitmiyor. GS için olumsuz  kötü  konnular yazmak istemiyorum. Ama buraya genelde hep bol ünlemli yazılar yazmak zorunda kaldım. Bunlar GS'ın gerçeğiydi. Teker teker  tüm yazdıklarımı hatırlatacak veya -ben demiştim- diyecek değilim. Zaten dediğimiz at ile deve değil. Tüm GS'lıların gördüğü gerçeklerdi. Yorumculardan farkımız, biz bir şeyler yazarken kıçımız başımız oynamıyor. 

      Rijkaard 6 ay önce bu takım kalitesiz dediğinde yönetim bir panik havası ile "hoca öyle demek istemedi"  diyordu. Bana da bir çok kişi "ağabey Rijkaard'ı savunuyorsun ama orada ayıp etti bu takım kalitesiz mi allah aşkına" diyenler oldu bolca. Ki Rijkaard bunu Mayıs'da söyledi. Aradan zaman geçti. Ağustos'da hala Rijkaard eleştiriliyordu -takım kalitesiz dedi- diye. Ki şunu belirtmek istiyorum. Geçen sene, yani 2009'un Eylül ayında GS altıda altı yaparken Rijkaard ile bir röportaj yapılmıştı. "Takım 6 da 6 yaptı Avrupa'da dolu dizgin gidiyor Barcelona gibi bir takım geliyor mu? Bu sene avrupa şampiyonluğu gelir mi?" diye sorduklarında Rijkaard "takımda çok eksiklik var,  iyi oyuncularla iyi oyunu hazırlarsınız" gibilerinden bir kaç söz söylemişti. Biz o zamanlar bunu, "taraftarın fazla gaza gelmemesini sağlıyor ki beklentileri büyütmesinler"  diye algılamıştık. Aslında direk takım kalitesinden o zamanlar bahsetmişti. Şimdi Hagi "takım kalitesiz" diyor. Ve Rijkaard'ı eleştiren o maça gitmeyen yorumcular  bu kez,  "GS bu kadrosu ile daha ileri  gi-de-mez" diyorlar:)  "Hagi doğru söylemiş" diyorlar, diyorlar da diyorlar. Yüzsüzlük diz seviyesini geçmiş durumda. Çünkü bu ülkede dediklerinden sorumlu değildir insanlar. Bir dediğini ertesi gün yalanlayabilirsin. Ki yalanlamana bile gerek yoktur çoğu zaman. Çünkü kimse sormaz bile sana bunları. Zaten o yorumculara baktığımda, direk Lombak karakterini görüyorum ben. 

      GS'ın sorunları ile ilgili bir çok saptama yapılıyor. Mesela deniyor ki Arda kaptanlığı kaldıramadı. Yaş dolayısı ile yetmedi gücü. Alakası yok. Tugayda 24 yaşında GS kaptanı idi. Çok güzel de yaptı o kaptanlığı. Sonrasında devretti Bülent'e o bandı. -Arda kaptanlığı kaldıramadı- dan ziyade, Arda'ya kaptanlık ne anlamda verildi onu düşünmek lazım. Misal Cüneyt kaptan zamanları, takımdaki bir disiplinsizlik esnası Kaptan kendi yetkisini kullanarak, bazı oyuncuları cezalandırabiliyordu. Kadro dışı bile bırakabilme hakkı vardı. Hele Fatih Terim'in kaptanlığı zamanı cebir bile kullanıldığı söyleniyor. Arda'nın kaptanlığındaki yetki neydi acaba? Arda'ya kaptanlık bir süs bitkisi gibi verildi. Takımda sorumlulukları ve yetkileri futbolculara anlatılmadı. Sonuçlar da ortada zaten. Takımdaki bazı tiplerin Arda'yı dinleme ihtimali bu ortamda sıfır. Doğal liderlik olayı hikayedir. Ne kadar doğal lider de olsan yetkin yoksa, takımda söz hakkın da olmaz. Bu konuyu çok uzatmaya gerek yok. Arda'nın kaptanlığı becerememesinin sebebi bile Adnan Sezgin'dir. Çünkü "futbol konusunda her boku bilmem lazım" diyip, bazen kaptan ile futbolcular arasında kalması gereken olayları bile öğrenmek için mücadele edip, takım üzerinde kendi muhbirlerini yaratıp, etkisinde tutmaya çalışan bir Adnan sezgin ve onu etkisi altında tutan bir Adnan Polat söz konusu. Arda vitrindeki süs bitkisiydi.

      Şimdi "Başkan istifa etmeli, kongreye gitmeli yeni ve daha güçlü bir liste kurup gene aday olmalı" diyenler de var. Ki süreci tam bilmesem ben de aynı fikirde olabilirdim. Çünkü GS yönetim kurulu da çok güçsüz durumda. Yönetimde, camiada etki sahibi insanlar yok ve düşünceleri daha farklı boyutta işlemeye başlıyor bir zaman sonra. Oysaki ne kadar büyük lider olursan ol, ekibinin de güçlü olması gerekiyor. Atatürk kurtuluş savaşına çıktığında bu savaşlar esnası, yanındaki arkadaşlarına, kurmaylarına bir bakın bakalım. Hepsi değerli insanlar. Öyle Atatürk'ün her dediğine emme basma tulumba gibi kabul eden değil, arada kendi doğrularını dayatan insanlardı. Adnan Polat'ın ekibine bakıyoruz, bir kaç isim dışında  bu anlamda isimler aklımıza gelmiyor ne yazık ki.

      Adnan Polat bence istifa etmeli ve tekrar adayda olmamalı. Çünkü sportif başarı beklentilerini boşa çıkarması dışında, bu taraftarın başını öne eğecek  ve düzeltemeyeceği işlere de imza attı. En basiti ilk akla geleni medya karşısında GS'ın en çok ezilmesine sebep olan başkandır kendisi. Özhan Canaydın (toprağı bol olsun) sportif anlamda başarısız bir başkandı ama medyada  GS hakkında birileri yazı yazacağı zaman iki kez düşünürdü. Adnan Polat zamanı ise geçtim basının, köşe başlarını tutan sağlam kalemlerini, 30 yaşından gün almamış adamlar bile rahat rahat GS spor klübüne, başkanlık makamına, kutsal değerlerine rahatlıkla hakaret etmeyi doğal bir gerçek olarak gördü. Başkan da bunlara karşı gücünü kullanacağına, bir de ayaklarına gitti. O anlamdaki süreci de hepiniz biliyorsunuzdur. 

      GS başkanlık makamının değerini düşürdü Adnan Polat. Biri ile samimi olabilirsin ama topluma açık yerde sen Adnan Polat değil, "GS başkanısın" ona göre davranacak ona göre davrandıracaksın. Bu Eylül başında NTV'ye çıkıp programa katıldığında, Rıdvan Dilmen, yarı kaykılmış, bacak bacak üstüne atmış, bir dirsek masada, asker arkadaşı ile konuşur gibi  yavan yayvan konuşuyordu. Ama aynı adamlar, Aziz Yıldırım'la konuşurken  bir şeyi öğrendim. Otururken de insan saygı duruşunda durabiliyormuş. Sinan Engin, Rıdvan Dilmen farketmez, bu patlak ağızlı adamlar, Aziz Yıldırım karşısında sesleri bile net çıkamayacak şekilde  saygı duruşunda oturarak konuşabildiler. İşte Adnan Polat bunu bile beceremedi. Hürriyet olayına girmiyorum zaten. Artık GS'ın haklarını GS Yönetimi değil, GS'lılar korumaya başladı. Prekazi bir yerde Mehmet Ali Birand bir yerde, artık yapılan densizliklere dayanamayıp tepkilerini koymaya başladılar.

       Bütün bunları geçtim, kendine yapılan küfürlere bile tepki veremedi. Kadınlar basketbolda son oynanan Cumhurbaşkanlığı kupası maçında GS-FB karşı karşıya geldi, Abdi İpekçi spor salonunda. FB'li taraftarlar Adnan Polat'a küfürler ederken, yanındaki Murat Özaydınlı  gıkını çıkarmadı. Bunun şikayetini bile yapamadı Başkan, Murat Özaydınlı'ya. Ama GS seyircisi Aziz Yıldırım'a küfür edince, birden kalktı ve tepki verdi, kendi seyircisine  el hareketleri yaptı, salonu terketti. Taraftar salondan çıkarıldıktan sonra, yarısı FB'lilerle dolu salonda,  kadın basketbolcularını onların eline bırakan, onların koro halinde küfür yemesine müsaade eden Adnan Polat, kankisi Aziz Yıldırım'ı daha çok önemsediğini orada da göstermiş oldu.

      Şimdi bu olaylar belli iken, Ali Samiyen stadını hala FB'liliği bilinen bir adama emanet eden, ısrarlara rağmen bundan vazgeçmeyen bir Başkanın, güçlü isimlerle kuracağı yönetim kurulu sonrası, değişebileceğini beklemek hayalcilikten öte bir ruh hali ister. Bu arada Adnan Polat'ın hatalarından da bahsetmiyorum, bunu belirtmek isterim. Bunlar hata değil çünkü. Hatalara girersek zaten bu yazının sonunu kimse getiremez, bunu da biliyorum. Burada bahsetmek istediğim, Adnan Polat'ın da GS'ın başkanlığını uzun zamandır bıraktığı ama Aslantepe'nin açılışına kadar GS başkanı kalmak için direneceğini, Aslantepe dükkanları, restoranları için ihalaleleri yapacağını, "Stadı açan başkan" olarak anılıp çekileceğini düşünüyorum. Bu yüzden de GS'da olası bir seçim, ancak Şubat'ın sonuna doğru mümkün olabilecektir. 

       Mustafa Yücedağ'ın dillendirdiği, sabotaj olayından onlarında haberdar olduğunu,  "biraz bekleyelim, devre arası neşteri vururuz, o zamana kadar geri kalmayalım" gibi güdük düşündüklerini ama o güdük düşüncenin onları şu an boğdunun farkına varabildiler mi acaba? FB beraberliği, Antalya galibiyeti sonrası uykuya geçecek kadar GS'dan habersiz değillerdi sanırım. Şimdi Adnan Polat Aralık ayından itibaren, bir çok oyuncuyu gönderir. Son 10 yıldır ilk kez yerli oyuncu transferi için para ödemeye başlar. Yeni kadro kurar, herşeyin düzeleceğini sanır. Taraftarı belki kandırabilir ama artık Genel kurulu da taraftarın bilinçli kısmını da kandıramaz. Kısacası Adnan Polat kendi ipini çekmiş durumda, ayakları yerden kesildi, ne kadar yaşayabileceğinin hesabını yapıyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder