16 Şubat 2011 Çarşamba

Kaybedenler Cumhuriyetinin Vatandaşları

     Hepimizin  sevdiği sevmediği  oyuncular olmuştur, kısır spor dünyamızda. Kimisi formasının arkasına o oyuncunun ismini yazdırır. Kimisi resim çektirir, imza alır ya da biraz şanslıysa, o oyuncu ile oturur sohbet eder. Hatta dövmesini yaptıranlar bilirim. Ama ülkenin sosyal dinamikleri ile oynandığından beri sevgilerimiz yalan sevgilere dönüştü.

     Özellikle sosyal medya ağı geliştiğinden beri çevremde sevgilisi olan insan kalmadı. Ama sorsan hepsinin 4-5 sevgilisi vardır. İki faceden, bir twitterdan derken sanal dünyasına hapseder sevgilerini. Herkes sevgiye aç yaşar bu topraklarda  uzun zamandır. Bu yüzden dostluklara sarılır, sevgi arar. Bu arada da sevgi ye karşı içten içe bir hırs ve kin, insanın içinde büyümeye başlar. Salt sevdiğimiz değer yoktur artık bu saatten sonra bizlerin. Birilerini çok severiz, hatta az önce dediğim gibi dövmesini vücudumuza işleriz ondan ziyade anılarımızı içimize işleriz. Sonra? Sonrası  birden kova devrilir, süt dökülür. Anında objektif bakışımızla  karartırız dünyasını sevdiğimizin. Oysaki neden objektif bakarız anlamış değilim. Objektif bakmak çok da matah bişi değildir ki sevgide. Eğer sevme eylemi iki kişi arasındaysa, o ilişkiyi yaşayanlardan herhangi biri artık objektif olduğunu söyleyemez. Objektif ise zaten o ilişkinin parçası hiç olmamıştır. Bu da aslında anlatır neden bu ilişkinin bittiğini.

     Şimdi diyorsunuzdur ki bu SAF neden anlatıyor bunları. Burada GS çerçevesinden bir şeyler anlatmaya çalıştığıma göre oradan devam etmekte fayda var. 

     Sevgisizleştirilmeye başladık arkadaşlar. Sevmekten ziyade, anlık heyecanların peşine takıldık. Tıpkı faceden Twitterdan yada nereden bulunuyorsa oradan bulduğumuz sahte sevgilere döndü sevme ilişkilerimiz. Bu durum tribüne de yansıdı tabii ki. Artık GS taraftarları arasında sevdiği değer verdiği bir sporcuya, 3 gün içinde 3 farklı yorum yazabiliyor. Olaya sözde objektif baktığını sanan kitleler, asıl objektif bakamadıklarını göremiyorlar. Zaten objektif adam, resmin tamamına bakar. Anlık rüzgara göre durum değerlendirmesi yapmak bulvar gazetecilerine göre bir durumdur. 

     Dedim ya ülkenin sosyal toplum  dengesi ile oynadılar. -Buyrun, sokağa eyleme!- desek kimse çıkmaz herhangi bir durum için. Ama internet başından, vatandaşlık, taraftarlık, insanlık görevlerini yerine getiren kitleler sabahlamaktadır ülkenin net caddelerinde.

     Karşına aldığında dili kilitlenen adamlar, sporcuya, şarkıcıya, haberciye, milletvekiline  net başından, ayar vermek konusunda uzmandır. Herşeyi eleştirir bu adamlar. Stada, salona gelen taraftarı da eleştirirler. Salona geldiklerinde sus pus oturmak sadece maçı seyretmek onlar için yeterince  büyük bir özveridir. Sanki para verip maça gelen tek adam oymuş gibi hakkeder. Para verdik eğlendirin lan bizi!!! modunda yaşarlar. Oysa ki bilmeleri lazım, onların ataları o gazino pavyon kültüründe, sanatçı çıktığında yemek yemeyi keserlerdi, sahaya takım çıktı mı ilk 11 de kimin oynadığına bakmadan  takımı desteklerlerdi. Şimdilerdeki gibi -o değil de bu oynasa, şu akşam şuradaymış-  muhabbetlerine girmez, sevgisinin peşinde koşarlardı. İnanmayanlar anasına babasına sorsun bakalım durum eskiden böylemiymiş değilmiymiş?

     Ülkede birden mantar gibi üniversiteler türedi. Ve bu üniversitelerden mezun olan, sorsan "ben de üniversite mezunuyum lan!!!" modunda gezen tiplerle beraber bakıyoruz dünyaya. Ama allahtan aynı pencereden bakmıyoruz. Kendilerinin yeterli olduğunu düşünen kaybedenler cumhuriyetinin vatandaşları kaybetmişliklerinin acısını çıkarır  bu durumlarda. Hırsını benden çıkarır, senden çıkarır ama gece yalnız kaldığında en çok kendinden çıkarır. Ama bilgisayar ekranı ile karşı karşıya kaldı mı  google'ın da etkisi ile herkes bir profesör edasına bürünür, başlarlar ayarlarını vermeye.




     İşte bu tiplerin saldırısı altında GS takımının sporcuları, arkadaşlar. Türk oyuncuları geçtim,  dilini bilmediğin adamlara bile Google translate aracılığı ile ayar vermekten büyük haz alırlar. Burada kaybeden kimdir? İşin acı tarafı da o işte, burada kaybeden sensin benim. Bugün Arda'ya, Işıl'a, Bahar'a, Sabri'ye yapılan baskılar sonrası, bu adamlar bu takımlardan gittiğinde yerine hangi oyuncunun geleceğine inanıyor acaba bu kaybedenler cumhuriyeti vatandaşları? Söyleyeyim size hiç düşünmüyorlar. Onların yegane amacı, hayattaki kaybetmişliklerini anlık olarak unutmak ve kendini olduğundan değerli göstermek  Diğerlerini de anlık olarak kendi seviyesine çekebilmek. 

     Bizim ülkemizin bin yıllardır  unutmadığı bir değerdir, "başarılının seviyesine çıkamazsın çek onu aşağıya" sistemi. İşte bunu uygulayan adamlara, bende arada sırada laf anlatmaya çalışırdım. Artık bıraktım bu işleri. Herkes kendi pisliğinde boğulsun. 

     Irkçılıkla uzaktan yakından ilgim yoktur. Ama sportif başarı için -hele ki yabancı kotası varsa- konuya biraz daha Türk özelinden bakmak gerektiğini düşünürüm her zaman. Benim için GS forması giyen her oyuncu değerlidir. O formayı çıkardıktan sonra  bir çoğunu unutabilirim. Sevdiklerimi, layık gördüklerimi aklımda tutarım. Tabi şu ortadaki öznel koşullardan dolayı, Arda'nın, Tutku'nun, Işıl'ın ve Bahar'ın her zaman arkasındayım. Onların arkasında olmamı sağlayan bir çok done var elimde, unutmayacağım,  unutturmayacağım!!

     Sizlere tavsiye / nasihat vermek gibi bir düşüncem yok. Ama ben derim ki kaybedenler cumhuriyetinin ateşli delikanlıları olmayın. Gerekirse resesif bilsinler sizi, ammmaa Sevginizin, sevdiğinizin arkasında olun, her ne şartta olursa olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder