31 Ekim 2010 Pazar

Bitti mi Her Şey?

      Uzun zaman yazmak konusunda kararsız kaldım. GS'da takımı sabote ettiği bilinen ve alenen görülen oyuncular,  bir Fener beraberliği ve ardından Antalya galibiyeti sonrası unutuldu. Takımın sobetesi hakkında önemli bir ayrıntı Antalya maçından sonra göründü. Maç bittikten sonra takımın hemen hemen tüm oyuncuları, sahayı terketmedi. Sabri üçlü çektirdiğinde hala herkes sahadaydı. Rijkaard'ın GS'ında ise maçı galip de bitirsek, hemen soyunma odasına koşturuyorlardı. Takımda o zamanki kaynaşma ile şu anki kaynaşmanın farklı olduğu muhakkak.

      Şimdi bir çok kişi, "Yahu takım iyi yola giriyor. Sakatlar dönünce daha iyi olacağız kazıma takımın altını" diyebilir. Ama arkadaşlar unuttuğunuz bir durum var. Skibbe geldi ilk 6-7 hafta bu takım süper oynadı sonra çöktü. Oyuncular takımı sabote etmeye başladı. Skibbe gönderildi, yerine kaptan Bülent geldi. Kalli'ye soyunma odasında postalar koydu. "Hocayı satanları takımdan göndermezseniz bu takım ligi 5. bitiremez" diyen Kalliye inat birleşme sağlandı. Tribün buna ses çıkarmadı. Bordo maçını üstün ve azimli bir oyunla kazandık. Herşeyin üstü örtüldü ve ondan sonra GS çöküşe geçti. Kalli haksız çıktı ligi 5. bitirebildik. 

      Rijkaard geldi takım gene ilk 6-7 hafta süper oynadı. Hocaya kendini göstermeye çalışanlar  direnç gösterdi sahada. Sonra gönülsüzlük, kendini maça tam verememek devreye girdi. Rijkaard da gönderildi. Şimdi Hagi geldi, iki maç ile her şey örtüldü. Ama sonumuz gene aynı olacak diye korkuyorum.

      Şu gerçek ki bizim insanımıza, "Deveye diken" muhabbeti ile takılacak hocalar lazım. Fatih hoca ilk geldiğinde mesela böyle bir hocaydı. Ağzını açanın gözünün yaşına bakmazdı. Başarılar da ardı ardına geldi. Ama ikinci gelişinde, eskiden tanıdığı oyunculara hoşgörülü davrandı. O oyuncularda hemen altını oydular. Fatih Hoca da kayıtsız kalmadı, onları geç de olsa kadro dışı bıraktı ve  bu kez iyicene altını oydular hocanın. Bizim futbolculara nefes aldırmayacaksın burası kesin. O kadar çok antrenman yaptıracaksın ki antrenman sonrası yorgunluktan, beyine kan gitmediğinden kafaları hinliğe çalışamayacak durumda olacak.

      FB maçı GS için dönüm noktalarındandı. Sonuca bakmadan, bir çözüm üretebilecek dirayette bir yönetim görmek istedi bu gözler. Tabii sonuca odaklı yaşamayı seçmiş bir topluma, böyle yönetim yeter de artar bile. Sonuç olarak herkes mutluydu. Bakalım ilerleyen günler umarım bizi haksız çıkarır. Şu an tek umudum, bizans oyunları konusunda uzmanlaşmış Adnan Polat yönetiminin, devre arası bu oyuncuların ipini çekeceğini o ana kadar da takımın şampiyonluk şansını ortadan yok etmemek amacı ile bunu gündeme hiç almayacağı yönünde. Devre arası GS için çok hareketli gececek. GS futbol takımı için son 10 yıldır ilk defa bonservisler verilerek YERLİ futbolcu alınması şaşırtıcı olmayacak. Ben yabancı oyuncudan ziyade en az 3 yerli oyuncu transferi bekliyorum devre arası. Bu hem rakiplerimizi zayıflatacağı gibi takım içindeki " beyini kirlenmiş" oyunculardan kurtulmayı ve yabancı sınırı olan bir ligde, saha içinde hareket kabiliyeti sağlayacaktır, sakatı bol GS futbol takımının hocası Hagi'ye..

24 Ekim 2010 Pazar

Geliyoruz!!!

      Yarın maçtan sonra uzun coşkulu bir yazı yazacağım bunu hissediyorum. Ortada her zamanki gibi asparagaslar dönmeye başladı. GS'ın mevcut kadrosu yeterli kalitede olmasa da FB'yi yenecek kalitede. Ligin son 3 maçı, ligin en kötü 4 takımından 3ü ile maç yapıp  gollü galibiyetler alınca ,basın tarafından şişirilen balonu patlatmaya gidiyoruz. Ben bunu hissediyorum. Galatasaray futbol takımının oyuncuları da bunu hisseder, hisleri ile oynarsa, herkesin mutlu olacağı bir sezona yelken açarız. Sonuçta hislere göre hareket etmek bizim düsturumuz. "Galatasaray bir his takımıdır" dememişmiydi Baba Gündüz.

      GS'ın nasıl oynaması gerektiği konusunda herkesin bir fikri vardır. Benim beklentim bu kez kanatları değil, göbeği delmek üzerine bir takım çıkarılacağı yönünde. 4-3-2-1 gibi bir takım çıkabilir yarın sahaya. Sabri-Neill-Servet-Hakan defans bloğunun önünde Cana-Ayhan Ön liberoları ve hücumlarda sol açığa kaçacak defans anında önliberolara 3. adam olarak katılacak İnsua olacak diye düşünüyorum. Misimoviç ve Elano yanyana oynayıp, önlerinde de Pinonun  koşularını seyredeceğiz. Sık sık Pino sağ ve sol kanata kaçıp FB'nin stoperlerini yanında koşturmaya çalışıp ortada boşluklar oluşturacaktır. Bu boşluklara dalacak Misimoviç ve Elano sürpriz şutlarla golü arayacak sık sık da Pino'ya ve birbirlerine derin ara pasları atacaklar. FB'nin sol kanatında Caner'in oynması durumunda, Elano'nun sağ kanata sık sık derinlik kazandıracağına da inanıyorum. FB'yi düşündüğüm gibi göbekten delmek istersek eğer İnsua'ya çok iş düşüyor. Çünkü o sol açık pozisyonunu alır ve bindirmeler yaparsa, Gökhan Gönül stoperlere yaklaşamayacağından Lugano-Yobo arası Pino tarafından koridora çevrilebilir. Ayrıca Caner-Yobo arasına atılacak toplar da Elano da etkin olacaktır. Maçı kazanmamız için ilk şart, kaleye sık sık şut atmaktan çekinmemek olmalı.

      Ben FB'yi yeneceğimizi düşünüyorum bir çoğumuzun aksine. Çünkü yıllar sonra ilk defa FB'ye karşı kontrol futbolu oynayacağız. Üstümüze gelmelerine izin vermeyeceğiz ama hızlı forvetimizle, onlarında üzerimize gelmek konusunda tereddüt yaşamalarını sağlayacağız. Golü bulduktan sonra 10-15 dakika oyunu dinlendirebilirsek, FB'lilerin her maçta yaptığı gibi gerekirse sahada dakikalarca yatıp zamandan çalabilirsek, FB'de yaratacağımız panik havası, önce tribünlere, sonra takıma sirayet edecek ve savunmada geniş açıklar vereceklerdir. Özellikle Lugano, golü bulmak için ileri sık sık çıkmaya başlayacak. Ben böyle bir durumda Caner'den bir de penaltı bekliyorum. Tabii o penaltıyı verebilecek yürekli bir hakem sahada olursa(!)

      Bizler yarın gene susuz bırakılacağız pek şerefli FB yönetimi tarafından. Aciz yönetimimiz taraftarını kollamayı düşünmeyecek bile. Su satılmayacak gene bize ayrılan tribünlerde. Ama biz sahada  GS'ı gördüğümüz sürece bunalrı da düşünmeyeceğiz. GS futbol takımının oyuncularına İddaa'nın bahis oranı gösterilmeli. Bunları içlerine sindirip sindirlmediği sorulmalı. Hatta yönetimin yerinde olsam, futbolculara verecekleri primi açıklar ve onların gözü önünde o primin tamamını GS'ın galibiyetine oynayıp, "İşte priminiz burada kazanın paranın tamamı direk cebinizde" derdim. Belki para için oynarlardı.

       Biz taraftar olarak herşeyin bilincindeyiz. Ne yazık ki GS için armanın Sahadakiler ve Yönetimdekiler bazında sahipsiz olduğu bir zamanı yaşıyoruz. Böyle zamanlarda taraftara daha fazla iş düşüyor. Armaya sahip çıkmaya, bayrağımızı yukarıda tutmaya gidiyoruz ve milyonlarca GS'lının bizimle olduğunu bilerek. Umarım Armanın peşinde GS ruhunu futbolcularımıza aktarırız. Uyuyan devin uyanışına şahit olmaya gidiyoruz. Commandante ile savaşa gidiyoruz. Fener GELİYORUZ!!!.

19 Ekim 2010 Salı

Onuru olan kaldı mı ?

      

Tüm Galatasaray'lılar gibi benim de yazmak istemediğim bir süreci yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz. Galatasaray'da olanları görmek için fazla akıllı olmaya, hin olmaya gerek yok. Her şey ortada ayan beyan gözüküyor. Bu arada tekrar sizlerin bildiği şeyleri anlatmayacağım. Bence son süreçte iki cümle ön plana çıkıyor. 

      İlki, Ankaragücü maçı sonrası Rijkaard'a bir gazeteci soruyor "haftaya FB maçı var o maç ne olur?"  Rijkaard bu soruya yanıt olarak " gidin onu futbolculara sorun!!" diye yanıtlıyor Mustafa Yücedağ ise "şu an onu düşünmüyoruz" diye çeviriyor. Ki burada anlaşılması gereken mesajı sanırım hepiniz alıyorsunuz. Rijkaard resmen diyor "Futbolcular maç satıyor FB maçı ne olur bilemem çünkü futbolcuların canı maçı kazanmak isterse kazanırlar yoksa yenilirler" diyor. S-A-B-O-T-E  ediliyoruz diyor adam.

      Hemen ardından Mustafa Sarp ve Servet basın toplantısına çıkıyor. Sanki bilinçli olarak onlar çıkarılmış gibime geldi bu toplantıya. Çünkü bence maçın iki kahramanı bu adam idi. Mustafa, "İstifa" seslerinden tatmin olmuş olsa gerek ki gülerek katılıyor basın toplantısına. "Şu an size komik gelecek ama bu maçı galip gelmiş gibi düşünüp FB maçına hazırlanmalıyız" diyor:) Adam kendini galip hissediyor arkadaş.  Çünkü onun maça çıkarken amacı Rijkaard'ı göndermek ve nerdeyse başarmış. Tabii ki galip geldiğini hissediyor. "gordünmü koçum!! gideceksin dedim mi gidersin ben kazandım" diyor resmen. Tabii Mustafa, Bülent'in adamı bunu da ekliyeyim. Ama can alıcı cümleyi Servet ediyor. " bana güvenildiği kadar oynarım" diyor. Yani "hoca bana güvenmedi, senmisin güvenmeyen dedim bende" diyor adam. E yuh!!! yuh kere Yuh!!! 

      Eğer Galatasaray'da bir yönetim olsa Servet ve Mustafa Takım otobüsüne bile bindirilmezdi kadro dışı bırakılırdı. Devre arası da satılırdı. Ama Galatasaray'da yönetim yok arkadaşlar. Taraftarın duyguları ile oynamak içni belirlenen şablon kelimelerle gaz veren, basiretsiz, beceriksiz adamlar var o koltuklarda. Açık ara GS tarihinin en kötü başkanlığını yaşıyoruz. Rahmetli Canaydın bile en azından dışarıda klübü dik tutuyordu. Adnan polat ise dediği hiç bir şeyi yapmadığı gibi, yampiri yampiri yürümekten,  arkasından iş çevirenlerle beraber takılmaktan büyük zevk alıyor. Başkanı Aziz Yıldırım ile takılan camianın,  futbolcusu Emre Belözoğlu ile takılıyor diye bu taraftar neden kızıyor anlamıyorum.

      Şimdi GS'da  taraftara duygusal ajitasyon  yapma, duygularını güdülerini kullanma vakti.  Taraftarın en az üçte ikisi Rijkaard'ın arkasında ve gerçekleri görüyor. Ben size söyliyeyim gelecek hocayı, teknik kadroyu. Büyük ihtimalle Hakan Şükür Sportif Direktör olur. Hagi Teknik direktör olur yanına Bülent korkmaz -Ümit Davala gibi biri getirilir. Tugay Alt yapıda kalır. Hatta Prekazi GSTV'ye yorumcu yapılır. Hakan Ünsal güvenliğin başına getirilir. Terim Futbol A.Ş'ye gelebilir, Adnan Sezgin operasyonel anlamda yetkileri alınır göya. Ve taraftarın idol gördüğü adamlar bir süre Galatasaray'ın başında tutulup,  taraftarı yakında tutmaya çalışılır.

      Adnan polat 3 sene de yaptığı, futbolcu sultasına karşı mücadeleyi, kaybetmiş oldu Rijkaard'ı göndermeye  başlayarak. Işıın Çelebi'yi Aslantepe çatısı konusunda yaptığı tartışma ile çok sevmeye başlamıştım. Son yönetim kurulu toplantısından sonra artık sonsuz sevgi duyuyorum. Adam kere Adamsın Işın Çelebi!! Takımda Rijkaard'ın kalması  ve geniş temizlik yapılması gerektiğini sadece o söyleyebilmiş yönetimde. Diğerleri ya gitsin demiş yada (Adnan Polat Yiğit Şardan Murat Yalçındağ) Çekimser kalmış.

      Sonuç olarak biz paganist değiliz. Rijkaard'a taptığımız yok. GS'daki esas sorunu gören, aklı başında insanlarız. GS'da kalıcı yararlar sağlamak isteniyorsa bence yapılacak ilk iş, Adnan Sezgin ve Servet ile yollar hemen ayrılmalı. Devre arasında Hakan Balta, Aydın Yılmaz, Mustafa Sarp, Pino, Barış Özbek ile yollar ayrılmalı Sezon sonu ise Sabri Sarıoğlu, Arda Turan satılmalı Ayhan akman'a teşekkür edilmeli. GS'ın geleceği de ancak böyle kurtulur. Yüzüne tükürenlere teşekkür edip, çay ikram ederek değil. o kadar onursuz olmadık daha.

      Derdim Rijkaard değil yani. Rijkaard gidip, Mourinho da gelse itiraz ederim. Çünkü bu şerefsizler gitmeden Rijkaard giderse sorun hallolmaz. Son olarak şunu demek istiyorum. Rijkaard gittiği gün, GSTV, GS Bonus, GS Mobile, GS dergi aboneliklerimi iptal ettireceğim. Samiyen kombinemi BJK maçında kullanırım sadece. Aslantepe kombinemi de iptal ettireceğim. Artık GS maçlarını klasik taraftarlar gibi seyredeceğim. Maç başlamadan meyhanede  bir yer kapıp o 2-3 saat yaşayacağım GS'ı. GS'ı bensiz bırakmıyorum Bensizde  giderler ama beni GS'sız bırakıyorum kendimi cezalandırıyorum.

       Basketbol kombinemi ise iptal ettirmeyeceğim. Orada her şeye rağmen, onurlu mücadele eden, adam gibi adam olan oyunculara sahip bir takım var, onların arkasındayım. Ama bundan sonraki mücadelem Adnan Polat'ın gitmesi için olacak. İmza toplayacağım,  slogan atacağım. Onuru olan  bu klüpten yollarını ayırsın. Biraz onuru olan kaldı mı yönetimde ve Futbolcu kadrosunda?  GS için düşündüklerim yüzünden kendimi 70lerin solcusu gibi hissetmeye başladım. O zaman,

Yaşasın tam bağımsız demokratik Galatasaray!!!

7 Ekim 2010 Perşembe

Adnan Öztürk: Bir başkanlık masalı

     


GS'da muhalefet adı altında, rant yeme sevdalıları gene hortladı. Bunların başlarını çeken Adnan Öztürk, gene genel kurul çarısı yapmaktan da geri durmamış. Takımın en çok destek görmek istediği zamanlarda, tam tersi, takımı karıştırmak adına işlere kalkışanlar, oturup Galatasaraylılıklarını sorgulamalı artık. 

      Adnan Öztürk, yaklaşık 5 aydır yazılı ve görsel medyanın GS'ı karalamaya yönelik haberlerine karşı, bir duruş sergileyebilseydi, "GS adına, böyle kara çalmak kolay değil beyler, ayağınızı denk alın" deseydi, taraftar şu an "Adnan Sezgin İstifa!!!" yerine "Adnan Öztürk Başkan!!!" diye inletiyordu stadları ve forumları. Ama tabii o yalan haberleri medyaya, kendi servis ettiği için bunu yapamıyor beyzade. GS başkanı olmak için GS'a kara çalmak, GS'ın yollarını kapamak, bir şekilde iyi niyetle çalışan yönetimin işlerine ayak bağı olmak gibi bir görev edinen bir adamı, GS genel kurul üyelerinin de artık gayet iyi tanıdığına eminim.

      Adnan Öztürk'e tavsiyem, GS adını ağzına almaması. GS markasını kullanarak, üstelik GS'a hiç bir yararı olmadan o markanın isminden faydalanarak bu kadar ünlü olduğu yeter. Zamanında onun yönetimde olduğu zamanları da biliyoruz. Haksızlıklara yanlışlıklara karşı geleceğine, kuyruğunu sıkıştırıp istifa etmeyi tercih etmişti. İstifa onurlu bir mekanizmadır, doğru ama iş o raddeye gelene kadar yapılması gerekenleri yaptıktan sonra  bu mekaniznayı devreye sokarsın. Kendi hayallerin için kurumları kullanma amaçlı olarak hareket etmezsin. Zamanında Özhan Canaydın'a karşı başkan adaylığı koymak üzereyken şimdi Rahmetlinin mirasçısı gibi davranmak, onun gibi bir Opurtünist için normal osla da bizim için fazla geliyor. Bu anlamda bugün GS tribünlerinin çok iyi bildiği bir durum var ki Adnan Öztürk GS'ın üzerine yapışmış sülüklerdendir. GS'a hiç yararı olmamış,  kaza ile başkan olursa, daha da zararı olacak bir kişilikten öte biri değildir

      GS'lının, bu alternatif adayları gördükten sonra, Başkanlarının değerini bilmesi lazım. Bir tarafta GS'da yönetimde bile değilken "GS'ın borçları azalsın" diye kampanya yapan bir adam (Adnan Polat), bir tarafta, GS'da başkan olmak için hergün medyaya yalan haberler servis eden biri (Adnan Öztürk). Gerçek GS'lıların, GS'ı çıkarları için değil, gerçekten ruhu için sevenlerin, bu adamlara taviz vermemesini istiyorum.

      GS'lılar başkanınıza sahip çıkın. Çünkü o giderse, yerine gelecek adam hergün belli ediyor kendini. Amaçları GS'ı bir yerlere getirmekten ziyade, Aslantepe ve Riva ile oluşacak rantları kontrol altında tutabilmek. Bu uğurda GS lisesini kullanmayı bile  önemsemiyor. Biliyorum ki GS liseli kardeşlerimiz ve ağabeylerimiz bu oyunu çoktan keşfetmişlerdir. Geride kalan 7 ay bunu bize çok daha iyi gösterdi. Adnan Öztürk'ün GS başkanı olma isteği bir masaldan ibarettir. Hiç birimizin de masal dinleyecek vakti kalmamış durumda, GS  öznelinde.

      Umarım Ali Sami Yen'de oynanacak ilk lig maçımız olan Ankaragücü maçında tribünlerimiz, önce Rijkaard'a sonrası Adnan Polat'a sahip çıkar. GS tarihindeki en acınası, aşağılık kampanyalar altında bu klübün yarınlara çıkması için özveri ile çalışmalarına bir nebze karşılık olur belki.

5 Ekim 2010 Salı

Arda Sakatlandı ama Görevi Bitmedi.

      Bilindiği gibi GS futbol takımının göz bebeğ Kaptanımız, herşeyden  önce içimizden biri olan Arda Turan'ı, klübün ona ihtiyac duyduğu bir zamanda en az 6 hafta yararlanamayacak bir şekilde kaybettik yeşil sahalar anlamında.



      Sakatlığının dudyulduğu andan itibaren bir çok kişi gerildi. Almanya içinde bizim kozumuz olan bir adamdı Arda. Ama Arda'yı 60 dakika sakat sakat Belçika maçında oynatarak en önemli maçımıza çıkamayacak duruma getiren Hiddink-Oğuz Çetin-Cengiz Dİnç'in artık mesleklerini düşünmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Cengiz Dinç Hipokrat yeminini diline dolamasın artık. İşin garip yanı 1 aydır sakat olduğundan koşu bile yapmayan, kasları hamur kıvamına gelmiş bir adamı 2. antrenman gününde (üstelik bir gün önce antrenman bittiğinde buz ile çıkmış antrenmandan) çift kale maça almak nasıl bir kabiliyettir inanamıyoruz. Gözden kaçırmayın arkaaşlar, Arda bileğindeki sakatlığın nüksetmesi gibi bir durum ile karşı karşıya kalmadı. Arda, 1 aydır  idmansız olduğu için antrenmanda zorlanmaktan dolayı kasığından sakatlandı. Herry Kewell, Kaka gibi  bir sakatlık yaşıyor artık. Ve bu sakatlık kronik bir hal alabilir. 


      Gene de arkadaşlar bu kadar gerilmeye gerek yok. Arda Turan GS'lıdır, iyi profesyonel değildir. Ama GS'da hangi futbolcu profesyonel oldu ki? Bizi biz yapan değerlerdendir profesyonel olamamamız. Arda'dan önceki ağabeyleri de profesyonel değildi. Arda'dan sonraki kardeşleri de profesyonel olmayacak. GS'ı, GS yapan değerdir belki bu anlayış. Bizim biraz gerilmemizin sebebi Emre ve Gökhan Gönül'ün "sakatım" diyip defalarca milli takımdan aflarını isteyip, hafta sonu FB'nin maçlarında yer alması oldu. Avrupa Şampiyonası öncesi bile Gökhan Gönül sakat sakat FB forması giydi. Bu yüzden Avrupa şampiyonasında oynayamadı. Sağbek olarak Sabri'den başka alternatifsiz kaldık milli takımda. Bizi asıl kızdıran bunlar. Arda bir an  göze battı bu yüzden. Olsun varsın ne yapalım. Bu ülkenin milli anlamda güldüğü yıllara bakın hep GS'lılar  önderlik etmiş. Böyleydi böyle kalacak  Bu ülkenin takımıyız bizler. Başka cumhuriyetler peşinde koşmuyoruz. 

      Arda'nın görevi sadece sahada olmak değil zaten. Arda GS kaptanına yakışır şekilde  ne olursa olsun GS futbol takımını toplamalı birleştirici olmalı. Camia Arda'dan bunu bekliyor. 2008'de sakat sakat Sivaslara giden, Hasan Şaş gibi olmalı, yeri geldiğinde. ama takımı birleştirmeli. Kaptan bunu yaparsa, hiç oynamasa bile olur. Bize en büyük katkıyı vermiş olur.  Arda'da da bu zeka ve akıl var.Biz de ne olrusa  olsun arkasındayız 

Ele güne karşı Saldır Cim bom!!!..

4 Ekim 2010 Pazartesi

GS'ın geçmiş kadroları ve Rijkaard'ın eline verilenler

      Bugünlerde Rijkaard için tepkiler başladı. En çok söylenen de Takımın top oynamadığı oyunun keyif vermediği anlamında. Oyunun keyif vermediğini söyleyen insanların bu arada "yetiş Lucescu" demesi ise çok daha ironik bir durum bence :)

      Rijkaard'ın elinde zayıf bir kadronun olduğunu söylüyordum iki sezondur. O iki sezonda bana deliymişim gibi baktılar. Şimdi sizlere Gerets ,  Rijkaard, Skibbe ve o kötü uyduruk takımı (!) şampiyon yaptı denilen Lucescu'yu ve o uyduruk takımını göstereceğim.



                               Lucescu'nun o sözde zayıf 2001-2002 kadrosu 


Kaleciler: Mondragon, Kerem İnan, R. Kingson, Mehmet Bölükbaşı

Savunma: Bülent Korkmaz, S. Perez, Emre Aşık, Victoria, Vedat, Capone, Hakan Ünsal, Sabri Sarıoğlu

Orta Saha: Suat Kaya, Batista, Ergün, Sergen, Hasan Şaş, Berkant, Ufuk Talay, Erhan Namlı, Fleurquin, Bülent Akın, Ayhan Akman, Duro

Forvet: Ümit Karan, Murat Sözkesen, Arif Erdem, Niculescu, Serkan Aykut



İdeal 11: Mondragon/ Perez-Bülent-Emre-Hakan Ü./ Hasan-Batista-Suat-Sergen/ Ümit -Arif

İkinci 11: Kingson / Sabri-Vedat-Capone-Victoria / Bülent Akın- Ayhan akman-Ergün Penbe-Fleurquin/ Niculescu-Serkan Aykut

Geriye Kalanlar: Kerem, Mehmet Bölükbaşı, Berkant,Ufuk, Erhan Namlı, Duro, Murat Sözkesen



                                                    Gerets 2005-2006

Kaleciler: Mondragon, Aykut, Fevzi

Savunma: Tomas, Song, Orhan ak, Cihan Haspolatlı, Sabri, Yalçın Ayhan, Ferhat Öztorun, Uğur Uçar, Erkan Ferin, Suat Usta

Orta Saha: Saidou, Heinz, Hasan Şaş, Ayhan, Altan, Volkan İliç, Zafer Şakar, Mehmet Güven, Arda Turan, Aydın yılmaz, Ergün Penbe,

Forvet: Hakan Şükür, Necati Ateş, Ümit Karan, Hasan Kabze, Özgürcan

 İdeal 11:  Monragon / Cihan-Tomas-Song- Orhan / Hasan- Saidou-İliç-Arda/ Hakan- Necati

 İkinci 11: Aykut / Sabri- Yalçın - Suat Usta-Ergün / Altan-Volkan-Ayhan-Aydın / Ümit Karan-Hasan Kabze

Geriye Kalanlar: Fevzi Elmas, Uğur Uçar, Erkan Ferin, Heinz, Zafer ŞAkar, Mehmet Güven, Özgürcan




                                                    Skibbe 2008-2009

Kaleciler: De Santchis, Aykut, Orkun

Savunma: F. Meira, Emre Aşık, Servet Çetin, Sabri, Hakan Balta, Volkan Yaman, Serkan Kurtuluş Uğur Uçar, Semih Kaya

Orta Saha: Linderoth, Lincoln, Arda, Ayhan, Barış, Mehmet Güven, Aydın Yılmaz, Hasan , Mehmet Topal, H.Kewell

Forvet: Baros, Nonda, Serkan, Ümit Karan

İdeal 11: De Santchis / Sabri - Meira - Servet - Hakan Balta / Hasan Şaş - Linderoth - Ayhan - Arda Turan / Lincoln - Baros

İkinci 11:  Aykut / Uğur Uçar - Emre Aşık - Semih Kaya - Volkan Yaman /  Barış - Mehmet Güven - Mehmet Topal -  Kewell / Nonda - Ümit Karan

Geriye Kalanlar: Orkun Uşak , Serkan Kurtuluş, Aydın Yılmaz, Serkan Çalık



                                                  Frank Rijkard 2009-2010

Kaleciler: Leo Franco, Aykut, Ufuk

Savunma: Sabri Sarıoğlu, Uğur Uçar, Emre Güngör, Emre Aşık, Servet Çetin, Gökhan Zan, Lucas Neill (2. yarı geldi), Hakan Balta, Serkan Kurtuluş, Caner Erkin

Orta Saha: Barış Özbek, Elano, Ayhan, Mustafa, Mehmet Topal, Linderoth, Arda Turan, Kewell, Aydın Yılmaz, Keita, Emre Çolak

Forvet: Baros, Nonda,

İdeal 11: Leo Franco / Sabri - Gökhan - Servet - Hakan / M.Topal- Ayhan - Elano / Keita - Baros - Arda

İkinci 11: Aykut / Uğur - Neill - Emre Aşık - Caner / Barış - Mustafa - Emre Çolak / Aydın yılmaz - Nonda - Kewell

Geriye Kalanlar: Ufuk Ceylan, Serkan Kurtuluş, Linderoth, Jo, Dos Santos

      Lucescu'nun zayıf , uyduruk, acemi mangası denilen kadrosu bu kadrolar arasında bence en iyisi. Çok geniş her mevkii de bir kaç oyuncusu olan bir kadro. Gerets'in kadrosu ise hücum anlamında üst düzeyde. Skibbe'nin kadrosu da nispeten bu seneden daha iyi onun şanssızlığı göbek defansda istikrarı sağlayamaması. Bir kere Rijkaard'ın kadrosuna gelene kadar olan tüm kadrolarda dikkat çeken  başlıkları sıralarsak

1- Kalede Güven veren bir kaleci
2- Türk oyuncu kadrosu  üst düzey
3- Forvet - golcü anlamında en az dörder golcü var
4- Orta sahada gerçek yeri Savunmaya dönük olan en az 3 hatta 4 oyuncu var
5- Savunma göbeği kesinlikle net isimlerden kurulu
6- Takımların tamamında bulunan ortak isim olarak Hasan Şaş gibi, takımını ayakta tutan biri
7- Sergen, İliç, Lincoln gibi oyun kurucu karakterli oyuncular bu takımlarda var.

      Bu Kadroları bir değerlendirmenizi istiyorum. Rijkaard'ın neden hücum oynamayacağını da düşünmenizi öneriyorum. Yarın Rijkaard'ın şanssızlıklarına ve Rijkaard'ın bize verdiklerine değineceğim. Mutlaka bu geçmiş kadrolardan ve hocalardan da bahsedeceğim aradaki farklardan. Verdiğim 4 kadrodan ilk ikisi sezonu şampiyon olarak tamamlarken son ikisi şampiyon olamadı. Aklıma takılan sorular.

1- Neden Gerets'in takımı 2006 da 16 dakikalık o efsane şampiyonluğu alırken ertesi sene aynı kadro ligi 57 puanlarda bitirdi?

2- Neden Lucescu'nun takımları o gittikten sonra kumdan kaleler gibi çöküyor uzun süre kendine gelemiyor

3- Terim'in ilk sezonu "GS futbol oynamıyor" diyen basınla, şu an ki GS ve Basın arasında ne gibi benzerlikler görüyorsunuz?