Bugünkü konumuz Türkiye'nin kimi için Fenomen'i, kimi için şaklabanı, cahili, kimi için ise "doğru söylüyor abi adam" ı Hıncal Uluç :)
Hıncal Uluç denen ağabeyimiz büyük ihtimalle, asker olan babasının görevi nedeni ile teyzelerinin yanında kalması, yalnız ve aile sevgisine aç büyümüş bir çocukluk geçirmesine neden olmuş, bu yüzden de çocukluğundan itibaren ona ilgi gösterene anında sarılmayı görev bilmiştir.
Daha reşit bile olmamışken Akrabası olan Mehmet Ali Kışlalı'nın desteği ile bir gazetenin (Yenigün olabilir adı) sporla ilgili haberlerini yapmaya başladığında henüz 17 yaşında idi. Görüldüğü gibi zor yollardan adım atmıştır gazetecilik mesleğine. Hayata FB'li olarak adım atmış, uzun süre FB'li olarak bilinse de bir FB kampını ziyaretinde kamptan kovulması sonucu FB'liliği bırakmış (e ilgiye aç adam) BJK'a yönelmiş kişidir. 19 yaşına geldiğinde GS'ın kampına yaptığı bir ziyarette Baba Güngüz Kılıç ona bir büyükmüş gibi ilgi gösterip hatta zamanın efsanesi Metin Oktay ile tanıştırıp röportaj yaptırınca (gene ilgiye açlık) GS'lı olma kararı vermiş o gün bugünde GS'lı olarak spor camiasında bilinir olmuştur.
Gençliğinde henüz TS kurulmadığından, bugünlerden bir hatıra |
Hıncal Uluç'un ilgiye aç olarak geçen çocukluğunun yarattığı izler o kadar derindir ki sonrasında bu ilgiyi hep üzerinde hissetmek amacı ile kendince bir yapı geliştirmiş ve toplumun gözünde aykırı gözüken hareketleri sahiplenme konusunda, önderlik etmiştir. Bu anlamda, toplumun ilgi göstereceği her olayda Hıncal başroldedir artık.
83 yılında zamanının ünlü teknik direktörlerinden Tomislav İviç GS'a gelmişti. GS'a oynattığı hücum futbolu tüm spor camiasında çok eleştiriliyordu.Bunun üzerine İviç bu eleştiren gazetecileri yanına çağırmıştı. Oynattığı oyunu anlatmak ve "bari ne oynatmak istediğimi öğrenin de ondan sonra eleştirin, boş boş eleştiri yapıyorsunuz" sözleri üzerine bir çok gazeteci bunu boykot ederken, Doğan Koloğlu ile Hıncal Uluç bu davete katılmışlar ve İviç'den Hücum futbolunun inceliklerini öğrenerek, dahası, futbolun bazı kilit durumlarını öğrenerek, futbola bir nev'i adım atmışlardır. Ki o gün bugün Doğan Koloğlu ve Hıncal Uluç Hücum futbolunun engin savunucuları olmuşlardır.
Hıncal Uluç'un eleştiri yaparken kullandığı doneler bellidir. Kapalı önermeler yaparak kendni haklı çıkarır. Eğitim seviyesi düşük, türk futbol seyircisi, bu argumanlara inanmakta, senelerdir nasıl ısrar etmekte, inanılır değildir. Mesela Hıncal Uluç her an şöyle bir önerme yapabilir. "GS yönetim kurulu Frank Rijkaard'ı göndermek istiyor ama gidin sorun -hayır yok öyle bir şey- diyeceklerdir" der. Şimdi gidip Adnan Polat'a, "Sayın Başkan, Rijkaard'ı göndermek mi istiyorsunuz?" diye sorsak, Adnan Polat "Hayır yok öyle bir şey" dese Hıncal hemen zıplar. "Ben demedimmi?" Adnan Polat dese ki " evet göndermek istiyoruz" Hıncal Uluç gene zıplayacaktır ben demedim mi Rijkaard'ı göndermek istediklerini :)
İşte Hıncal Uluç'un bu numarasını bu ülke insanı abartısız 25 senedir yemektedir amiyane tabirle. Sık sık da arkadaş çevresinde, "Yaaa demeyeceğim demeyeceğim ama adam doğru söylüyor" diye pörtleyen arkadaşlarada şahittir bu gözler. Hıncal Uluç'un yaptığı her şeyin, ilgiye olan açlığından kaynaklandığını, insanların ilgisini üzerine çekmek üzerine kurulu bir hayatı olduğunu, unutmamak gerekiyor böyle durumlarda. Allahı var bu anlamda tam bir "yazı işleri müdürü" mantığı olan bir adamdır. Sözleri hep manşetlik sözlerdir. Numaraları çok bayattır. Bu yüzden de çevresinde, kendinden akıllı adamı barındırmaz. Asistanlarını saysak ve aralarında çirkin hiç kadının olmadığını söylesek şaşırtıcı olmayız sanırım. Ki bunların arasında Ayşe Özyılmazel ve Burcu Esmersoy'un da bulunduğunu belirtmek isterim.
Hıncal Uluç ile tanışan müessese sahiplerinin en çok yakındığı konu ise, mesela yemek yediği bir mekanda gecenin sonunda ondan hesap istenirse, ertesi gün köşesinin yazısının içeriği belli olmuştur. -Bilmem nerede bir yemeğe gittim, gerçekten servis kötü. Yemekler desen felaket!- diye başlayan bir yazı. Ama en ücretsizinden bir gece geçirirse, ertesi günkü yazısının içeriği anında değişir. Hıncal Uluç'un hesabına gerekli parayı yatırdığın sürece, istediğin etkinliğe katılır. Hayatı kendi bencil istekleri üzerine kuruludur.
Hıncal Uluç, hayatı boyunca, kendinden daha fazla sevemez, herhangi birini. Bu yüzden de hayatına evlilik anlamında giren tek kadın da ondan bu sözlerle ayrılmıştır. O günden sonrada kendinden daha fazla seveceği birini bulmamıştır:
Benim sizlerden ricam, Hıncal Uluç'u dinlerken (ki dinlememeniz daha akıllıcadır), bu mantıkla dinlenmeniz. Sözlerinin reelliğinden ziyade, kendi ilgi ihtiyaçlarını karşılama odaklı olduğunun farkına varmanızdır. Yaşlandıkça gözden düştüğünü düşünüp, daha da sertleşecektir sözleri. Haddini bilmez tutumu, tıpkı ismi gibi insanlardan resmen Hınc alma durumuna getirmiştir onu. Bu basın emekçisinin(!) görüşleri ile yalnızlaşmasını temenni ediyorum.
Abi meraba,
YanıtlaSilHıncal belki futbolu biliyor,zaman zaman da doğru şeyler söylemeye çalışıyor ama;bunları yaparken gereksiz bir abartı katıyor yorumlarına. Bunu yapmasa belki daha fazla itibar edilen bir kişi olabilir.
Bu arada ; İviç'in yaptığını, Rijkaard'ta bizim gazetecilere yapsa güzel olmaz mı ? :)
Sevgilerimle
Oğuzcan, Hıncal herkesin tersini söylemeye bayılır. GS UEFA kupasını aldığında ligin son maçı İstanbulspor ile berabere kaldığı için bile takımı eleştirmişti. Ki futbolcular tüm haftayı Meclis, Ankara İstanbul gezmişti berabere kalmamız bile iyiydi. Yani UEFA kupasını almış bir takımı bile eleştirdi. Onun işi gerçekten eleştirmek üzerine.
YanıtlaSilVe sende bilirisin, bir olayı, "yaparsınız" demekten daha kolaydır "yapamazsınız" demek. Mesela "GS bu sene şampiyon olamaz" demek daha kolaydır. Çünkü basit mantıkla şampiyon olma şansı %25dir olamama ihtimali ise %75dir. Hıncal çok defa haksız çıkmasına rağmen bunun özürünü dilemediğinden ve pişkinlik gösterdiğinden, biz adamın haklı çıktığı şeyleri basın önümüze pişirip koydukça vay beee demeye başladık.
İviç'in yaptığının benzerini evet yapabilirdi Rijkaard,o zaman iletişim sınırlı idi şu anda ise Rİjkaard ve Neskeens oynatmak istedikleri oyunu GSTV'den sık sık belirttiler. Yani illa yüzüne söylemesi gerekmez. Açsın bir zahmet GSTV'yi oradan dinlesin.
Öte yandan bende hep derim GS başkanı, Kaptanı ve Hocası ayda bir kez basına toplu açıklama yapsa, soruları yanıtlasa güzel olurdu. Hatta çağırsınlar büyük gazetelerin spor müdürlerini, GSTV'de canlı yayın yapsınlar. Hem GSTV için iyi olur hem taraftar ve kamuoyu aydınlanmış olur.
Benim garibime giden Rijkaard daha iyi oyuncular lazım dediğinde taraftarın yahu bu oyuncular iyi demesi. Ama tribünde bu oyunculara küfür etmesi. En basit anlamı ile, Rijkaard taraftarın düşündüğü gibi daha iyi oyuncular istiyor aynı bizim gibi. Bunda ne gibi kötü bir yan var? Biz Mustafa Ayhan Barış ile olmaz dediğimizde normal de Rijkaard dediğinde mi sorun :))
Madem taraftar konusuna girdin,bende izninle bir kaç kelam edeyim.
YanıtlaSilBizim Galatasaray taraftarı herşeyi çok fazla abartan,tepki koymayı bilmeyen,gereksiz işler peşinde koşan bir taraftar oldu çıktı.
Geçen sene başı her maçta Frank Rijkaard oley diye bağırıyorlardı,sene ortasına geldik yine aynı şekilde devam etti,ocak ayı geldi bu bağırışlar birden azaldı. Şimdiye bakıyorum neredeyse hiç bağırmıyorlar. Hani devrim için F.Rijkaard'a sabredecektiniz ne oldu ? Ben o dönemi yaşamadım ama,babamlardan duyduğum Derwall'e bıçak atıldığı.. O bıçak atılan adam bugün Galatasaray'ı canlandıran adam olarak anılıyor. Sabretmek neden bu kadar zor ?
Bir de Prekazi meselesi var. Yine taraftarla ilgili. Pankart falan asacaklardı bu maçta,engellenmiş. Bence çok doğru bir hamle olmuş engellenmesi.
Prekazi'nin Galatasaray'a verdikleri hakkında hiç bir şey söyleyemem. Efsane bir futbolcudur ona da eyvallah. Ama bu transfer meselesinde bence hiç bir anlamda haksızlık yapılmadı kendisine. Hatta kendisi o futbolcuyu önce Beşiktaş'a getirip satmaya çalıştığı için hatalı. Madem Galatasaray'ı bu kadar seviyordu neden önce Beşiktaş'a önerdi bu futbolcuyu ?
Aklı sıra bizim taraftarlarımız da pankart açarak,medyaya ''biz vefalıyız'' izlenimi vermek istedi. Gerek var mı böyle ucuz şeyler peşinde koşmaya ? Önce futbolcularını demoralize etmemeyi öğrenmeli Galatasaray taraftarları.
Prekazi konusunda sana katılıyorum Oğuzcan. Ki bu seneki formasının arkasında Prekazi yazan biriyim ben:) O pankartın çok zaman önce o tribünlere konulması lazımdı. Ama şu olaylar sonrası tepki anlamında konulması, doğru değil. Konulmaması yada engellenmesi isabet olmuş.
YanıtlaSilTaraftar konusunda yazacağım ama elim gitmiyor. Gerçekten bir erozyon var. Bu blogların da etkisi büyük, CM/FM oyunlarının da etkisi büyük. Ama Rijkaard'a sahip çıkılmamasının sebebi biraz sosyolojik bir olay. Artık insanların hayatı bu hale gelmiş. Sabırsız panik-atak bir toplum olduk. Genede sabır anlamında en iyi tribünüz. Bu anlamda GS tribünlerinin hakkını yiyemem. Basının bu kadar gazından sonra BJK ve FB tribünlerinde mesela, çoktan asılmıştı Rijkaard. Ama Bursa maçında biz gene "Rijkaard" diye bağırdık Adnan Sezgin istifa derken. Rijkaard diye bağırmamız futbolculara da bir mesajtı. " artık yemiyoruz numaralarınızı" dedik futbolculara. Zaten son iki maçı kazanmamızın en önemli sebebi bence, Bursa maçındaki o "Frank Rijkaard" tezahuratlarıdır.